|
"22 Ocak 2006 da Demokrat Hukukçular Derneği
tarafından düzenlenen Doç Dr. Ahmet Battal'ın yönettiği Prof. Dr. Mustafa
Erdoğan ve Av. Ömer Faruk Uysal'ın konuşmacı olarak katıldığı "BİR ARADA YAŞAMA
ARZUSU" konulu panelde Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı sıfatıyla Av. Halil
Doğan tarafından yapılan açılış konuşması."
Değerli meslektaşlarım, değerli misafirler,
Demokrat Hukukçular Derneğinin düzenlediği panele hoş
geldiniz.
Zaman “koca dünya”yı bir “Küresel Köy” haline getirmiştir.
Herkes kendi kabuğundan çıkmış ötekiyle muhatap olmuştur.
Kendisine benzemeyen ötekini tanımaya, aradaki fark ve
benzerlikleri tesbite çalışmıştır. Aralarında renk, ırk,
cinsiyet, din, kültür, felsefi, mesleki, siyasi kimlik gibi
farklılıklar olduğunu görmüştür.
İletişim
ve ulaşımın akıl almaz hızı sebebiyle ne kadar farklı olursa
olsun öteki ile bir arada yaşama kaçınılmaz hale gelmiştir.
Herkesin birbirini tanıma ve anlama süreciyle insanlığın
ortak sorunlarına çözüm aramaya katkıda bulunması oldukça
önemlidir.
Hucurat suresinin 13. ayetinde Cenab-ı Hak “Ey insanlar!
Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve
birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere
ayırdık” buyurmaktadır. Ötekini hem siyaseten tanımak hem de
mahiyeten tanımak suretiyle diyaloga girildiğinde bir arada
yaşama arzusu sağlam temellere oturtulmuş olur. Müslüman
için bu farzdır.
Toplum en küçük dairede bireyden sonraki halkada ailelerden
oluşur. Aile, farklılıkların buluşmasının ilk mekânıdır.
Ayrı cinsten ve farklı ortamlardan gelen iki insan
birbirilerini siyaseten ve mahîyeten tanıma gayretleri
sonucunda aileyi oluşturur. Aile, bir arada yaşama arzusu
devam ettikçe sürer.
Ötekiyle birlikte yaşamak için önce muhatabın “öteki”
kimliğini kabul etmek gerekir. “sen de bendensin zaten”
demek suretiyle daha baştan muhatap alınmazsa bir arada
yaşama arzusu yara alır.
Eğer sav doğruysa ortada bir ırk vardır dolayısıyla iki
kimlik yoktur. Bu biz bize bir yaşam olur.
Eğer sav yanlışsa onu kimliğinden mahrum bırakmak sebebiyle
birlikte yaşama arzusu olmadığını gösterir. Sindirilmiş,
asimile edilmiş bir ötekinin olduğu toplumda sağlıklı bir
arada yaşama olmaz.
Farklı kimliklerin bir arada yaşayabilmesi için ifade
özgürlüğünün olması gerekir. Herkesin kimliğini ifade ve
kimliğinin gereklerini yaşama hakkı olmalıdır, tabiî ki
ötekinin haklarına tecavüz etmemek şartıyla. Düşünceyi ifade
hürriyetinin olmadığı müstebit ortamlarda kimlikler arası
düşmanlık kaçınılmazdır.
Ötekiyle üstünlük iddiaları Kur’an tarafından adeta
yasaklanmıştır. Zira Hucurat suresindeki aynı ayetin
devamında “Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız
Ondan en çok korkanınızdır.”
Kendi milletini, dilini ve etnik yapısını diğer milletlerin
etnik yapısının üzerinde ve onu kapsayan bir şekilde görmek
de ötekini inkar anlamı taşır. Kendi etnik yapısının
arkasına devlet gücünü de alarak, bu farklılığı görmezden
gelmek, bir arada yaşama arzusuna gem vurmaktır.
Devletin varlığı, toplumun bir arada yaşama arzusunun
sonucudur. Devlet, kendi varlığının temelini bozacak
nitelikte, bu arzunun gerçekleşmesini, imkansız hale
getirmemelidir. Kaçınılmaz olan bir gerçek varsa o da, bir
dilin ve farklılığın inkar edilmesinin, bir arada yaşama
arzusunu yok ettiğidir.
Kimlik tartışmalarını içeride ve kendi aramızda
çözemediğimiz zaman bunu suiistimal eden ve etmek isteyenler
olacaktır, olmuştur. Müdahale etmek isteyenlerin kötü
niyetini sezmek gerekir.
Kimliği ve yazıları sebebiyle aleyhine davalar açılan bir
yazar diyor ki: "Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü
sorunlarımın Avrupalarda, Amerikalarda kimi zaman sermaye,
çoğu zaman da meze yapılması zoruma gidiyor artık. Bu
öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum.
Geleceğimi geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin
alçak hakemliğini kabul etmiyorum,"
Bazıları ötekinin kimliğini yok saymak yada hapsetmek
isterken, kimlik mücadelesi verenlerin de kendi kimliğini
hapishaneye çevirmemesi gerekir. Kimliğe takılıp en azından
ötekinin düştüğü hatalara düşmemesi ve kendini aşması
gerekir. Kimlikler ancak o zaman hapishanemiz olmaktan
çıkarlar. Kimliği sebebiyle baskılanan veya yok
sayılanların, bu kimliğini kullanıp ötekini bastırmaya
çalışmamalıdır.
İnsan, başkalarıyla dost olup, birlikte yaşayamayacak
kadar, bağımsızlık düşkünü olmamalıdır. İnsanların içinde
insanlardan uzak kalmak imkânsızdır. İnsanlar, birbirleri
için yaratılmışlardır.
Panelin bir arada yaşamamıza katkıda bulunması dileğiyle
hepinizi selamlıyorum.
Av. Halil Doğan
Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı
"BİR ARADA YAŞAMA ARZUSU"
Arabulucu ücreti hesaplama platformu |
Kanaatlerimizi yazı ve şiir olarak halka arz ediyoruz. |
|
|